Kimse bilmez ben blogspot'tan önce blogcu'dan bildiriyordum hem de yemek tarifleri...
Bir café'm vardı orada, mutfak maceralarıma hikayeler katıp anlatıyordum. Eski bloggerlardan kim kaldı puhahha...
Neyse, blogger'a geçtiğimde de yine yemek, sinema, kitap gibi hayatın tatlarını paylaşmak üzere yola çıkmıştım. Bir baktım anne blogger olmuşum. "yedi, içti, sıçtı"ları yazmaya başlamışım. İki bok bir çiş arası yemek tarifi pek açmayacağından, eh son iki buçuk senedir pek yemek de yapmadığımdan (Umidim sağ olsun:P) blog çıkış noktasından epey uzaklaşmıştı.
Yepyeni bir tarif ile sahalara dönüyorum!
İtiraf ediyorum, İlker'e yedirebilme umudu ile pişirmiştim.
Yine itiraf ediyorum onun yemediğine acayip sevindim.
İddia ediyorum, - her ne kadar İlker yememiş de olsa - kerevizden nefret eden herkes bu yemeğe bayılır.
Ciddiyim! Ben mesela pazarda tezgahının önünden geçemem, öyle irrite eder kokusu beni.
Arca sever ama tavuklusunu, Ümidinin pişirdiğini. Ben sadece bunu yiyebiliyorum.
Portakal suyu lazım idi ama daha mevsimi gelmedi, mandalina suyuyla yaptım. Uydurmasyon şef gururla sunar.
Limonda bekletip, zeytinyağında toz şeker eşliğinde karamelize olmuş soğana yaklaştırıyorsun, hemen kaynaşmıyorlar, az mesafeli duruyorlar önce. Derken ince kıyılmış taze soğan ile havuçları da arabulucu niyetine katıyorsun tencereye. Baktın suyu fazla, al küçük bir fincanın içine suyundan, kat unu, karıştır hızlıca terbiyelensin, dök yine tencerenin içine, ağdalansın! Kerevizler iyice yumuşadı mı mandalina suyu, soğan ve havuç ile kaynaşıverir zaten.
Tatlı ekşi nefis bir tabak...
No comments:
Post a Comment